ARKADAŞLIK DOSTLUK DERKEN

Arkadaşlık Dostluk Derken

 

Hangi kültür, inanç  ve coğrafyadan gelirsek gelelim,  özgürlük, demokrasi, emek ,eşitlik , insandan, toplumdan doğadan  yana değerler düzleminde  birleştiğimiz, ortaklaştığımız zamanlar vardır ya tanışlığın başladığı zamanlardır, o anlar. Bu bağlamda yakınlaşma yoğunlaştıkça, bu kez dostluğa evrilir ilişkiler. İste sevgili dostlar dün geceden  şu dakikalara beni zaman ve mekandan koparan,  hüzünlü ve fakat içimde garip  biçimde umudun da yer yer ışıklarını kapatıp açan, yaşadıklarımdan kaynaklı düşüncelerimi paylaşmak istedim, bu pazar mahpusluğunda dostlarımla.

 

Salgındı, depremdi, dövizdi, ekonomiydi , ABD seçimleri, damat  filan derken , yani tozun dumana karıştığı ortamda birden bire,  “düzenin batılı değerler doğrultusunda inşası” için başta hukuk olmak üzere birçok alanda reformların  başlatılacağı söylentileri kapladı ortalığı. Hani, “bayram değil  seyran değil “, diye başlayan tekerleme vardır ya ..  Şimdi , durduk yerde hayrola, birilerinin kafasına taş mı düştü , nereden çıktı bu ? hangi amaçla kim için , bu gelen neyin ayak sesleri? Varın siz yanıtlayın. Yetmez ama evet çiler  şimdilerde pek görünmüyorlar ortalarda.  Elbet onlar da  bir süre sonra katılırlar koroya.  Yaşarsak göreceğiz.

Bu arada, olası bir yönetim değişikliğinde -ki umutluyum ve bekliyorum.-  erkenden yer kapma  telaşına kapılan bazı yalaka yandaş  ve kifayetsizlerin görece tavır ve üslup değişikliğini izlemekten ilkel bir keyif aldığımı belirtmek isterim.

 

Dün gece bir yandaş kanalda ilki yayınlanan ve  gece yarısına kadar devam eden programı  soluksuz izledim .Bu denli yoğun  İlgimin nedeni , programın sunum kalitesi değil, o benim işim de değil. Katılan iki konuktan kaynaklanıyor. Sn. Av.Husamettın Cindoruk ile Gazeteci yazar, bir dönem CHP genel başkanlarından  Sn.Altan Öymen. Bir an için , yıllardır ekranlarda görmediğim doksanına dayanmış bu  saygın ve kıymetli iki çınarın yandaş olarak bilinen bir ekranda birlikte görülmelerine önce bir anlam veremedimse de , yakın geçmişte olan biteni düşününce taşlar yerlerine oturdu. Belli ki  sermaye, olası bir anlayış değişikliğine karşı kendisini korumaya alıyor ve  bu amaçla kurgulanan ilk programına kimsenin itiraz edemeyeceği iki önemli aksiyon ve düşün insanını konuk ediyordu. Birisi siyasi parti genel başkanlığı, TBMM başkanlığı gibi görevler üstlenmiş, 70 yılını kutsal savunma mesleğine adamış, vekaletname portföyünde iki merhum cumhurbaşkanının da yer aldığı hak savunucusu başarılı bir avukat, diğeri de; bir o kadar önemli,  kulvarında gençlerin örnek alması gereken yazar,  düşünce insanı, siyasetçi , CHP gibi  cumhuriyetle yaştaş bir siyasal örgütün liderliğine ulaşmış, alçakgönüllü ve çelebi bir aydın ve entelektüel. Geçmiş 70 yılda yaşadıklarını anlattılar. Birisi liberal diğeri ise sosyal demokrat. Bu iki anlayış  siyasi terminolojide  karşıt gibi görünse de, programda ideoloji ve düşüncedeki  karşıtlığın geçmişin bu iki liderinin  dostluklarının pekişmesine hizmet ettiğini gözlemledim. Bunda kişilik yapılarının önemli olduğu yadsınamaz bir gerçeklik olsa da, ideolojik olarak benimsedikleri liberal demokrat ve sosyal demokrat kimliklerindeki ortak payda    "demokrat"  sıfatının olduğunun da  altını çizmeliyim. Bu iki çınar sanki bir sonun ayak seslerini verir gibiydiler. Ya da ben öyle algıladım. Ne ki, her ikisinin de  final sözlerinin ardından yanaklarımdan süzülen iki damla göz yaşımı tutamadım. Büyük ölçüde sevinç gözyaşı idi benimkisi. Her iki toplum büyüğü de kapanış sözlerinde;  "bu iktidar, bu yönetim, bunlar gidiyor. Belki biz göremeyiz ama sizler göreceksiniz" diyerek kapattılar, yayını. Günümüz Turkiyesınde,  yandas! Diye anılan bir yayın organında hiç işitmediğimiz sözlerle.

 

Sabahında ise Halk TV de   ; Tarık Akan, Münir Özkul , Sevgi Soysal ve bir kaç yazar ve sanatçının ölüm yıldönümleri nedeniyle hazırlanan, anı ve belgesel yapıtları izledim. Işıklar içerinde uyusunlar. Sanatçı Belkıs Akkale ve Bakırköy Bld. Başkanı

program konuğu idiler. İlerleyen yaşına karşın Akkale nin söylediği türküler ve Bld, Başkanı

ile söyleşisi bu kez boğazımda bir şeylerin düğümlenmesine neden oldu. Mutluluk ve hüzün karışımı bir duygu seline kapıldım. Tutamadım  kendimi ağlamaya başladım. Kopup gittiğim dünyaya sevgili eşimin uyarısı ile döndüm. Bu arada bir gözlemimi de paylaşmak isterim. Hani dedim ya  programda Bakırköy Belediye Bşk.  da konuktu.. Önceden varlığından haberdar olmadığım bu başkan gibilerinin sayıları umarım artar. Bir alt kimlik olarak kendisini tanımlarken;  "alevi Türkmen’i" olduğunu söyledi. Şarkı , türkü söylüyor, saz çalıyor. Sanata düşkün, gerçek bir entelektüel. Darısı güzel İzmiri in başına diyelim.

 

Dün, anılmakta olan arkadaşlık haftası nedeniyle kısaca paylaştığım  iletiyi bahane ederek olan bitenle ilgili bir değerlendirme platformu açmak istedim.

Hani onca zulüm, onca  haksızlık ve hukuksuzluğun ardından yıllarca kapatıldığı  zindandan  salıverilmeyi  bile hukukun zaferi olarak önemsediğimiz hatta kutsadığımız, artık hiç bir şey eskisi olmayacak derken, hiç bir şeyin değişmediği bu ortamda, reformun ayak seslerini göstererek salgın ve deprem gibi doğal afetlerin yarattığı olumsuz ruh hallerinden kurtulmanın , kayboluşun hızını kesmeye çalışmak mümkün olmayacaktır. Siyaset bilimi bunu söylüyor. Umarım bu sonu görür, arkadaşlık ve dostlukla, her şey Türkiye, her şey insanlık için diyerek  keyfini yaşarız. Bizim de hakkımız. Ne dersiniz?.. ÖK.

 

 

 

Kırca Hukuk Bürosu
Tüm Hakları Saklıdır ©