Aynamdaki yansımalar

Aynamdaki Yansımalar

 

Kara, Deniz ve hava Harp Okullarının  mezuniyet törenlerindeki ; “ Kılıç Çatma “  ritüeli sırasında genç teğmenlerin  bir ağızdan ; “Atatürk’ün Askerleriyiz!” şeklindeki haykırışları, Sn. Cumhurbaşkanının eleştirileri ile karşılanarak ,  “ bunların ayıklanması ve gereğinin yapılması” talimatı  verdiğini  ekranlarda kendisinden dinledik. Genç teğmenlerin bu davranışı ; Fetöcü zihniyetin ürünü ve ihtilal çağrışımı olarak değerlendirildi. Harp Okulları kurulduğundan bu güne mezuniyet törenleri aynı zamanda ; “ kılıç  çatma “  törenleri şeklinde de anılır.  Yıllar önce Sn. Cumhurbaşkanı henüz başbakan iken katıldığı törende, genç subaylarımız hep birlikte kılıçlarını havaya kaldırarak benzer biçimdeki davranışlarını alkışlarla kutlamış, bir eleştiri ve karşı çıkış  gelmemişti. Genç teğmenleri, askeri olduklarını haykırdıkları  Atatürk ise , ulusu ve yurdu emperyalistlerden kurtaran başkomutan olarak   daha bebekliklerinde belleklerine  kazındığından , her vatan evladının Mustafa Kemal’in Askerleriyiz  diye dosta düşmana karşı haykırışlarından  gurur duymak gerektiğini düşünüyorum. O Mustafa Kemal ki,  Türk yurdunu düşmanlardan temizleyip , çağdaş laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran yüce Türk  ulusunun ebedi lideri olurken, aynı zamanda yer küredeki tüm mazlum ulusların da kurtuluş fitilini ateşlemiştir. Çünkü O gerçek  bir dünya lideridir. O nedenledir  ki günü ve yeri geldiğinde yalnız genç subaylarımız değil , bütün bir ulus  , milyonlarca genç İnancın ve vatan sevgisinin işareti olan bu sözcükleri dosta  düşmana karşı haykırmaktadırlar.  Yüzünü batıya dönmüş Türk toplumu ve genç  kuşaklar var oldukça, bu haykırışlar semalarda hep yankı bulacaktır.

Sekiz yaşındaki Narin’in ondokuz güz sonra bir çuval içindeki cansız bedenine ulaşılabildi. Saatler içerisinde gerçekleştirilen otopsi işleminin ardından sessiz sedasız  bu gün toprağa  verildi Narin…  Elli altmış haneli bir köyde , milyonlarca akranlarının eğitime başladıkları   bir günde  , okulu  yerine kara toprağa teslim edildi bebeğimiz. Anne ve babası ile birlikte yaklaşık otuz kişinin gözaltına alındığı haberleri veriliyor. Ekranlarda bir siyaset insanı,  olayla ilgili olarak bildiklerini söyleyemeyeceğini  gizemli bir duruşla ifade ediyor. İlerleyen suç bilimi , kriminal  alandaki teknik ve teknolojik gelişmeler   o denli boyutlara ulaştı  ki, etkin  bir inceleme ve soruşturma sonunda   adli ve maddi gerçek  tüm boyutları ile gün yüzüne çıkacaktır. Kuşkusuz, her fiilin bir ya da birden çok şüphelisi, faili olacaktır. Bu bağlamda fiil sabit , fail de belli  diyerek  salt yasayı uygulamakla yetinirsek , modern ceza hukukunun  amaçladığı ve toplumun beklediği  sonuca ulaşmak mümkün olamayacaktır.  Söylentilere göre , aynı zamanda bir tarikata ait kuran kursuna da  gönderilen  Narin,  sapkın  sözde İslam ideolojisinin  bağnazlığındaki bir eğitimin de tutsağı olmuş. Korkuyorum… Yakın geçmişte yaşadığımız trajik olaylar düşüyor, usuma. Bir vakıfta cinsel istismara  uğrayan , bir yurtta intihar eden , yanarak ölen Narin kızlarımız ve oğlan çocuklarımız geliyor gözümün önüne . Benzeyen benzemeyen daha niceleri. Korkuyorum. Geçmiş örneklerinde , Madımak’ta, Maraş’ta , Çorum’da ve bunun gibi daha nicelerinde yaşandığı  gibi karanlık emellerin kurguladıkları olaylar, zamanın baskın  ve acımasız zulmüne takılıp,  yıllar süren ceza yargılamalarında kaybolup gittiler. Korkarım adaletin hantal çarkı  Narin’in  uzun süreler alacak davalarında da hükmünü icra ederek, üzeri benzer benzemez başka olaylarla örtülenerek, unutulacak , unutturulacaktır..  Bu nedenle  olaylara salt üzülüp, kınayarak değil, toplumsal belleği güçlü kılacak argümanlar üreterek, çağdaş ve demokratik anlayışla   toplumsal duyarlılığı artırarak etkin bir karşı duruş sergilenmelidir.  Olayları bir yurttaş, bir aydın olarak izlemenin yanında , faili ya da failleri bu eyleme iten güdüleri , ekonomik, sosyolojik ve psiko sosyal  etmenleri saptamak bu bağlamda çok yönlü ve boyutlu bir yargılama için örgütlü bir duruşun gereğine  inanıyorum.  Tam da burada Z. Kalkandelen’in 11 Eylül 2024 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde köşesindeki;  “ Çiçekler  açarken budayanlar” başlıklı yazısından bir alıntı  paylaşmak istiyorum. “   Türkiye bir ya da birkaç kişinin suçlu ilan edilmesiyle bu yükün altından kalkamaz. Çünkü bu ülkede kadın ve çocuk cinayetleri münferit değildir. Seri cinayete dönüşmüş, , organize bir katliam halini almış sistematik bir vahşettir.  Bu dinci gericiliği sonucudur.”   Kalemine ve yüreğine sağlık Sn. Kalkandelen.

Bu arada, ayırım yapmadan tüm medya guruplarının manşetten gündeme taşıdıkları başka bir trajikomik  olayı da insanımızın gerçeğine dikkat çekmek adına aktarmak istiyorum.  Sosyal medyada fenomen olmuş bir çift , haklarında açılan  kırk yıla yakın cezalandırılmaları istenen tutuklu oldukları bir davada salıverilmişler.   İlk okul mezunu olan genç çiftin yedi milyon takipçisi olduğu söyleniyor. Ekranlarda, geleneklerle ve toplumsal etikle bağdaşmayan  farklı yaşamları allanıp, pullanarak görüntülenirken, milyonlarca genç insanımızın ilgi ve  hayranlıkları değişik mecralara çekilmek isteniyor. Bir yanda  genç kuşaklar eğitimde tarikat ve cemaatler dayatmasında  şekillendirilmeye çalışılırken, kanımca  bu görüntülerde  sunulan renkli hayat özlemleri ile gelecek kuşaklar bir başka alanda demotive edilmeye çalışılıyor.  Konfüçyüs’ün aforizma tadındaki söylemindeki gibi ; “Karanlığın dibine akıl ve bilimin ışığı ile inilir.”.   spor müsabakalarında binlerce insanımızın bir ağızdan dakikalarca  “ Atatürk Askerleriyiz “ şeklindeki dosta düşmana karşı haykırışları karanlığı aydınlatacak ışığın büyümekte olduğunun işaret fişeklerini oluşturuyor .içim ısınıyor.    Özer KIRCA

Kırca Hukuk Bürosu
Tüm Hakları Saklıdır ©