TALİHSİZ BİR KARŞILAŞMA
Talihsiz bir karşılaşma
Dün, İstanbul'daki bir mesleki görevim nedeniyle sabahın kör karanlığında , henüz gün ağarmadan düştüm yollara. İstanbul Hava Alanında Bakırköy Adliyesine gitmek üzere bindiğim taksinin sürücüsü 55-60 yaşlarında , aydınlık yüzlü bir insandı. "Nasılsınız", diye sordu. "Olabildiğince iyiyim" yanıtını verdim. Doğal olarak, "ya sen? " dediğimde ; " çok iyiyim, hayatımda hiç bu kadar iyi hissetmedim kendimi," yanıtını alınca ben ; "nasıl olur, ortalık toz duman. Felaket felaketi kovalarken sen nasıl çok iyisin? " şeklinde karşılık verince anlatmaya koyuldu. Adıyaman'lı olduğunu, üçü çocuk beş nüfuslu bir ailenin babaları ve orta hallice bir esnaf olarak yaşayıp giderken , gecenin karanlığında yedi katlı bir binanın yedinci katından zemininde, enkaz altında gözlerini açtıklarını , tanrının yardımı ve kendi imkanları ile şansın da yardımıyla ailece kayıp vermeden kurtulduklarını anlatmaya koyuldu. O anlatıyor, bense nefes almamaya çalışarak anlamaya çalışıyordum. İlk üç gün cehennemi yaşadıklarını, çevre ilçelerden ve özellikle de Şanlı Urfadan gelen yurttaşların yardımı ile olan biteni anlamaya çalıştığını ve bu aşamada hiç bir yetkili ve görevli ile karşılaşmadığını söylerken, kimbilir, onlar da can derdine düşmüşlerdir, diyerek, birilerini suçlamaktan da sakınır gibiydi. Sonrasında, İstanbul'daki yaşayan aile yakınlarının yanına sığındıklarını, şoförlüğe gelince, aracın akrabasına ait olduğunu, değişerek haftada üç gün çalışıp, kimselere yük olmadan nafakalarını çıkarmaya çalıştığını, bir süre misafir kalacakları İstanbul 'u çok bilmediğini, kimi zaman müşteriden kimi zaman da cep telefonundan yardım alarak yürüyüp gittiğini söyleyince,
yaşama tutunmak böyle bir şey diye düşündüm.
Dönmeyi düşünmüyorsun? Şeklindeki soruma da; elbette abi. Oralar benim ata yurdum. Deyince gözlerim doldu. Sohbetin yarattığı sıcaklıktan istifade , yaklaşan seçimlerde kime oy vereceksiniz? Soruma; biz ailece akepe'liyiz. Hep ona verdik. Bu sefer bilemiyorum. Kullanmayız her hal, yanıtını alınca, hayırlısı deyip, kapattım çenemi. Kadere, kader planına samimi olarak inanmış bir insanın kısa sohbet aralığında , düşünce dünyasında bir depremi de ben yaratmak istemedim. Farklı dünyalarda, farklı değerlerle yoğrulmuş iki insan olarak tamamladık yolculuğu. Suskunluğumun nedenini anlamış olacak ki, o da sessiz kaldı.
Hani, çevremizde olur olmaz, ulu orta konuşup, eğriyi doğru , siyahı beyaz göstermeye çalışan, akım derken b.kom diyen insancıklar vardır ya. Ar damarı çatlamış , yakıştırması yaparız ya bunlar için. Ar damarları kırılmış, diye niteliyor Z. KALKANDELEN köşesinde, bunları. Deprem felaketinin yarattığı her türlü olumsuzluk ve yaktığı ateşin harrı artan bir yoğunlukta devam ederken, hayda!!! Aynı bölgede geliyor olduğu günler öncesinden bilinen sel felaketi... Hep fıtrat. "Hep Müslüman olmanın , teslimiyetin en güzel örneklerini verdiğimiz.." yolunda söylevler. Oysa, günler sonra felaket bölgelerinde bir kaç yandaş ve bürokratları ile dolaşarak , fıtrattan, betondan dem vuranlar bakın 2003 Bingöl Depreminde nasıl seslenmişler umutlarını tüketmiş insanlarımıza. "Yer altında fay kırıklarından önce bağışlayın söylemek zorundayım. Kırılan Ar Damarlarıdır. Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak,hukuk kapkaççılığı,siyaset yankesiciliği ve kamu düzeni kalpazanlığı yatmaktadır. Bu olay, kamu otoritesinin
devletin imkanlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Olay kader diye geçiştirilemez. "
Dün dündür. Bu gün bu gündür, öyle mi?.. Bir yanda enkaz altındakiler sabır çağrısı yaparken,mahşerde hasretin bitip ,, nasılsa kavuşulacağını mı telkin ediyordunuz? Tamam da, şunun şurasında büyük felaketten sadece üç ay önce törenle açtığınız, felaketin ateşi harıl harıl yanarken bu kez meydana gelen sel felaketinde sular altında kalan köprülü kavşak ve yaya geçidinin müteahhidine anlı şanlı bir törende, dünyanın en büyük uluslararası müteahhidi yakıştırması ile verdiğiniz ödülü geri almayı düşünür müsünüz?.. Dünyanın önde gelen müteahhidi bunu yaparsa vay halimize. Hep birlikte enkaz altından sular altına doğru bir yolculuk mu başlıyor?ÖK.