SAĞLIKLA BİN YAŞA KÜÇÜK ALİ

SAĞLIKLA BİN YAŞA KÜÇÜK ALİ!!..

 

Çocukluğumuzda huzurun ve mutluluğun bir kokusu vardı. O koku bizi görsele taşıdı.  Anıları yaşatan,  kökleri ile bağlarımızı pekiştiren de sanırım o koku...  Kaybolmasın istiyorum. Ara sıra da olsa    Sırtında taşıyarak  çıkarsın     anılarımızı     ortalara.

Avlusunda ,odun ateşinde kaynayan bakır kazanda  fokurdayan çamaşırlar , düz bir kaya parçasının üzerinde, ahşap tokmakla döverek suyu alındıktan sonra ipe serildiğinde doğadaki nice tonlarının aksine, gerçek beyazı görür, ak pak yapar içimizi. Gece olup, yatma vakti geldiğinde  yüklükten çıkarılarak ahşap zemin üstündeki halıya serilen yün döşeğe girip ,dalınca uykuya, odanın bir köşesinde yanan kömür sopasının üstünde kaynayan güğümün yerini alan maşa üzerinde kızaran ince dilimli ev ekmeklerinin kızardıkça içimi ısıtan kokusu ve  nenemin radyosunda tarlaya doğru programındaki küçük yaşta ezberime aldığım,  hala daha tınısı belleğimde ve dilimde yankılan sabah türküleri... Uyanın, kahvaltı vakti der gibidir. Sonra, kurulan yer sofrası. Hani şimdilerde mekanlarda serpme kahvaltı diye sunuyorlar ya, daha çok çeşit ve daha bir bereketlisi bizimkisi. Her şeyin özü, katıksızı. Kızarmış ekmek üzerindeki tereyağını saldığı  o koku...

Sonrasında dedemin evden ayrılış seremonisi .Sırasıyla, nenem ve kızları asker disipliniyle kapı önünde. Kiminin elinde İngiliz fötr şapkası,  kiminin elinde gümüş saplı bastonu, kiminin elinde de su dolu maşrapa, uğurlanırken evden işe ardından o su boşaltılır dedemin. Sağlıkla dönsün diye. Bu törenden içime çektiğim o kokuyu da duyumsuyorum, şimdi..

Hani nikah memurunun klişeleşmiş son sözleri vardır ya. İyi günde, kötü günde diye başlayan. Biz de büyük aile olarak , iyi günde , kötü günde hüznü ve sevinci birlikte yaşadık. Birlikte güldük, birlikte ağladık. Yaşayan ve yaşatan öncü birliklerimiz; büyüklerimizin önderliğinde.,

Analarımız babalarımız beyaz atlara binip, kanat çırpıp gittiler. Ruhları şad olsun. Işıklar içinde uyusunlar. İçtenlikle inanıyorum ki, mutlu ayrıldılar, her biri alanında zirve yapmış , aydın, entelektüel,  çağdaş evlatlarını bırakarak .

Anımsadığım,  basit gibi görünen , küçüklüğümdeki yaşanmışlıklar nereye kayboldu. Günün koşullarına uygun biçim değiştirse de , özde, duygu düşünce bağlamında neden sürdürülemez. Bu sonucu yaratan düzen ve onun dayattığı değer yargılarına lanet olsun , diyorum. Sevgi ve saygılarımla.

Sevgili Ali Galip  (KÜÇÜK ALİ) nin rahatsızlığının beni alıp götürdüğü duygu dünyamdan. ÖK.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kırca Hukuk Bürosu
Tüm Hakları Saklıdır ©