Korkuyu Beslemek

 

 

Beş yaşında bebesi ile yaşadığı konutundan apar topar gözaltına alındı polislerce. Sonra Savcılık, mahkeme derken,  ne olup bittiğini tam da anlamadan, gecenin bir vaktinde Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevinin demir parmaklıklar arkasında buldu kendini.

Gülşen'den söz ediyorum. İnsanların, söz yazarı, solist, kendine özgü dans ve giyim kuşamı ile tanıdıkları Gülşen'den.. " çagırsaydınız, gelirdim." diyen Gülşen'den. Öyle ya, nerelere ve neden gitsindi ki. Adam mı öldürmüştü, uyuşturucu kaçakçılığına mı karışmıştı? Altı üstü bir dost meclisinde kantarın topuzunu  aşan bir sözcük kullanmıştı,okadar. Hem yakın geçmişte, CHP Gurup Başkan vekili Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ; " Franco  özentisi diktatör " diye eleştirmiş de, Özel hakkında açılan davada Mahkeme; " Somut olayda , davacı Sn. Cumhurbaşkanının toplum tarafından azami seviyede bilinen , tanınan , konuşma ve davranışları, tüm toplumca ayrıntıları ile takip edilen icraatı, herkesi etkileyen ve etkileme potansiyeline sahip kimse olması ve en yüksek yürütme ve devlet makamında bulunması  itibariyle,kendisine muhalefet edilmesi ve işbu muhalefetin de sertçe eleştirmesi gayet tabiidir. Bu durumda davacı Sn. Cumhur başkanının kendisine yönelik şiddetli siyasi eleştiri içeren ifadelere karşı, aynı durumda olmayan kimselerden daha yüksek seviyede tahammül göstermek mevkisinde olduğu değerlendirilmelidir."  diyerek, davanın reddine karar vermemiş miydi?.. Sonuçta hukuk vardı. Yargı vardı diye düşündü.Ama öyle olmadı. 2018 yılında hukuk fakültesini bitiren,  şunun şurasında on aydır İstanbul gibi koca kentte hem de basın savcılığı gibi önemli bir görevde bulunan Cumhuriyet Savcısı, iddia konusu sözcüğün kullanıldığı günden dört ay sonra hangi yasal ve fiili Gerekçe ile olduğunu bilemediğimiz gözaltı uygulayarak, tutuklama istemi ile Mahkemeye sevk etti , bilemiyoruz. Yanıtını bulamadığım bir başka husus da; tutuklama kararında yer alan; "iddia konusu  sözün toplumda yoğun biçimde olumsuz yorumlara neden olduğu"  yolundaki açıklamadır. Bakanlığın ya da Kurulun sözü edilen gerekçenin hangi ceza kanununda yeraldığını sorgulaması gerektiğini düşünüyorum. Muradım, savcı ve yargıcı küçük düşürmek değildir. Kişi ve kişiliklerle uğraşmanın nafile bir çaba olduğuna inanırım.sorun sistem sorunudur. Ama inanırımki;  diploma bol keseden mesleksel ünvanlar sağlasa da, vukufiyet ve liyakat olmadıkça son çözümlemede pek de işe yaramıyor. Her meslek için geçerli olmakla birlikte,  özelde hukukçuluk yıl aldıkça demlenir. Tüm kara Avrupası, Anglo-Sakson hukukunun uygulandığı ülkelerde , bu konularda on aylık geçmişi olan  bir savcıyı , bir yargıcı göremezsiniz, kürsüde.  Vurguladığım gibi; kişi ve kişilikler ilgilendirmiyor,beni. Takıntım sisteme. Sistem yaratıyor kişiyi de, kişiliği de. Bu yüzden yargının bağımsızlığından, hukukun araçsalaştırıldığından, Gülşen'in özelinde savcının ve yargıcın görüş ve kararlarını dayandırdıkları gerekçelerin gerçeklerle, evrensel adalet anlayışı ve pozitif hukukla bağdaşmadığından söz etmek istemiyorum. Yıllardır bu konular, hukukçu olan olmayan, tüm kesimlerce her türlü platformda tartışılıp duruyor. Gülşen de benzerlerinde yaşadığımız gibi, en fazla ilk duruşmaya kadar tutuklu kalacak ve salıverilecek.  Avukatları karara itiraz edeceklerini bildirdiler. Umarım duruşma beklemez ve bir iki güne salıverilir. Kuşkusuz,her yurtsever demokrat olarak ben de üzüldüm. İçim kanadı. Bu düşünceler içerisinde  iç dünyamda boğuşurken, karşımda açık duran bir kanalda gündemi ve yayın akışlarını değiştiren bu olay ilk sıraya oturdu. Gazeteciler; Kadri Gürsel ve İsmail Saymaz'ın söyleşi şeklinde ilerleyen programlarının sonunda

İ.Saymaz dinleyenlere öğüt verircesine,  konuşurken yazarken kullanılan sözcüklere dikkat edilmesini, aksi halde Gülşen'in akıbeti ile karşılaşılacağı anlamında ifade kullanınca; önceki bir programında, Saadet Partisi Genel Başkanı  Sn.  MOLLAOĞLU ile mülakatındaki , sorduğu ya da sormadığı sorularla ilgili olarak Zülal Kalkandelen ve Özdemir İnce'nin ağır eleştirilerini değerlendirmeye almadığını düşündüm. Kanımca gazetecinin bu sözlerini, kanalın toplumca bilinen misyonunu gözönüne aldığımızda; bir canlı yayın kazası diyip de geçemeyiz. Kamuoyu önünde iseniz daha özenli ve duyarlı davranmak gibi bir sorumluluğunuz vardır. Herhangi bir özel amaç taşımadığına inandığım bu sözler "korkuyu hatırlatmak olarak değerlendirilir ki, birilerinin isteği tam da budur. Yazıya "  korkuyu beslemek" başlığını atmam bundandır. Korku deyince büyük ozanın dizeleri düşüverdi usuma.

"Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robson

İnci dişli zenci kardeşim

Kartal kanatlı kanaryam.

Türkülerimizi söyletmiyorlar bize.

Korkuyorlar Robson

Şafaktan korkuyorlar,

görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar.

Yağmurda çırçıplak yıkanır gibi ağlamaktan ,

sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar.

Sevmekten korkuyorlar

bizim Ferhad gibi sevmekten

(Sizinde bir Ferhadınız vardır,

elbet Robson adı ne?)

Tohumlar ve topraktan korkuyorlar,

akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar.

Ne iskonto,ne komisyon  ,  ne vade isteyen bir dost eli

Sıcak bir kuş gibi gelip konmamış ki avuçlarının içine korkuyorlar Robson, ümitten korkuyorlar,

Ümitten.

Korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam

türkülerimizden korkuyorlar."

 

TARANTA-BABUYA

Mussolini çok konuşuyor Taranta-Babu

Tek başına

Yapayalnız

Karanlıkta

Bırakılmış bir çocuk gibi

Bağıra bağıra, kendi sesiyle uyanarak

Korkuyla tutuşup

Korkuyla yanarak

Durup dinlenmeden konuşuyor.

Mussolini çok konuşuyor  Taranta-Babu

Çok korktuğu için

çok konışuyor.

N.Hikmet

Büyük ustanın bu boktan ve fakat salt insana özgü değil tüm canlılara özgü duyguya dair deyişleriniaktardım. Korkmamalıyız. Hani anlatılır ya; Nazi zulümlerine tanık olan bir kişi her seferinde suskun ve bir kenarda seyirci kalmış, son kez sıra kendine geldipde

bakındığında , etrafında kimsenin kalmadığını görmüş. Halkın   örgütlü demokratik direnişi yaratılmak istenen korku iklimini yok edecektir.  Adalet adına , özgürlükler adına , demokrasi adına, insanlık adına, çevre adına  örgütlü toplumsal muhalefetin sesini yükseltelim. Ö.K.

 

Kırca Hukuk Bürosu
Tüm Hakları Saklıdır ©