Anılarım2

 

Gürül gürül akıp giden zamanda ,  dünden  bugüne iz bırakan yaşanmışlıklarımı  saklayarak yok olmaktan kurtarmak  istedim. Her ölümlü gibi benimde yaşamın  değişik evrelerinde biriktirdiğim öyle çok anım var ki   , zaman tünelinde gerilere doğru gidip, ilginç bulduklarımı gün ışığına çıkarmak istedim. Madem ki anılarımı yazacağım  , geçmişlerde bir başka  amaçla  başlayıp ta sonunu getiremediğim düşüncelerim de aynı eksende şekillendiğinden , dünle bugünü örtüştüren amaç birlikteliğinin ışıldağında yola koyulmaya karar verdim.

Avukatlık mesleğini hedeflediğim lise yıllarından bu yana,  geçen yaklaşık altmış   yılda   özellikle ceza hukukunda özelleşip ilerleyerek adaletin  izini  sürmeye çabalıyorum. Bu süreçte her biri başka başka hikayeleri barındıran davaların içerisinde  , dilleri, dinleri, kültürleri, sosyolojik ve sınıfsal özellikleri değişik topluluk ve insanlarla yaşayarak ve kimi zamanda , onlarla bütünleşerek sürdürüyorum yolumu.

 Uzun ve zorlu yolculukta bana eşlik eden dava dosyalarını düşünmüşümdür. Eli kalem tutanlara nice Nobeller, nice Oscarlar kazandıracak hikayelerle yüklü dava dosyalarını...  İşlevlerinin sonunda yaprakları sararıp, yazılanları  solana dek  adına zaman aşımı denen süreleri boyunca bekletildikleri  arşiv odalarındaki raflarından alınarak, gönderildikleri kağıt fabrikalarında hamur olup, sonsuzluğa karışırken, süreçte yeniden kağıda dönüşüp, başka yeni yaşanmışlıklara ev sahibi olmak. Devinim, değişim ve dönüşüm. Yaşam denilen şey bu olsa gerek.

Dosyalarda tanıklık ettiğim,  kendimce ilginç bulduklarımı  kurtarıp saklamaya koyulmuştum. Amacım; o sıralar TRT Haber Dairesi Başkanı olan kardeşim Ali ile birlikte , kurgusal gerçekliğine  dokunmadan,  olayları yaşandıkları, sosyo- kültürel ve sosyo- ekonomik ortamlarında bir dizi ya da senaryo haline dönüştürerek insanlarla paylaşmayı amaçlamıştık.  Ben de bu amaçla bir anlamda üretim öncesi ham madde toplamaya başlamıştım.  İşte bu  sıralarda , hümanist ceza hukuku kuramının öncülerinden ,  bilim  insanı , büyük hukukçu , hocaların hocası F. EREM ile birlikte, Ege’ nin köylerinden birisinde yaşayan halk arasında  etnik nedenlerle çıkan ölümlü çatışmada birlikte sanık savunmanlığını yapıyorduk.  Uzun ve yorucu bir duruşma günü sonunda   , yaza göz kırpan bir İzmir akşamı güneşi uğurladığımız bir  vakitte, Kordon boyunda bir balık lokantasında   yudumladığım bir kadeh rakıdan değil ama, Hoca’nın doyumsuz  sohbetlerinin keyifli sarhoşluğunu yaşıyordum. Bir aralık, tasarımımdan dem vurarak , ilginç bulduğu dosyalarını paylaşmasını rica ettim. Ankara’ya bir geldiğinde bakarız, gibi yanıtlar verdi. Ankara’ her gittiğimde vakit kalırsa mutlaka Mithatpaşa Caddesi Taç Apt.  üçüncü katındaki evinde/ ofisinde  kendisini ziyaret ederdim. O’nunla  birkaç ceza davasında birlikte durmak onurunu yaşadım.  Aramızdaki önemli yaş ve kariyer farklılığına  rağmen sempatisini kazanmıştım.  Müşterek mesleki mesaimizde  sürekli olarak O’nu dikkatle izleyip,  savunma kürsüsündeki her hareketinden sesinin tonuna kadar her  davranışını belleğime kazımaya  ayrı bir özen gösterdiğimi söylemeliyim. İlişkilerimde haddimi bilir, gösterdiği yakınlık ve dostluğa layık olamaya çalışırdım.   Akşam vakti İzmir’in Kordon Boyundaki balıkçı lokantasındaki    sohbetimiz üzerinden ne kadar geçti bilemiyorum. Bir gün gazetede Hoca’nın piyasaya çıkan yeni kitabını haberleştirmişlerdi. “Bir Ceza Avukatının Anıları” isimli kitabı aynı gün alarak , bir solukta okudum. Hoca birkaç davasını yazmıştı. Ben bunu kardeşimle birlikte farklı bir konsepte düşünmüştüm. Ama olsun. Tanımaktan onur duyduğum ve duyacağım  , büyük insan Hoca’nın emeği önünde sadece saygı duyulabileceğinin  bilincinde, yayın dünyasına kattığı bir eserinde fikir ve isim babası olmak keyfini bana vermişti . Ülkemde bu amaçlı bir kitabı yayına sokmak en çok da o’nun hakkı idi…Işıklar içinde uyusun.  Yarım yüzyılı aşan avukatlık yolculuğumda   önemsediğim başka hocalarımla çıktığım kimi yolculuklarımdan da ileride yeri geldiğinde  sohbetler açacağımı düşünüyorum.  

Kırca Hukuk Bürosu
Tüm Hakları Saklıdır ©