HABER KONULARI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Bu da Geçer !..
Önce emekli yurttaşlar geldi ekranlara, kadınlı erkekli. Geçinemiyoruz! Diyorlardı bir ağızdan topluca, yüksek sesle birilerine. İçim acıdı.
Sonra Boğaziçi' li öğrenciler atanan "kayyum" rektörü değil, Kurumun gelenek ve öz değerleri ile uyumlu, bu değerleri içselleştirmiş bilim insanlarının özgür iradeleri ile seçtikleri gerçek rektörlerini isterlerken topluca ve bir ağızdan. Sonra, aynı Ulusun çocukları, aynı topraklarda yetişen ,coplu, silahlı, kelepçeli ve bir çoğu da yakın döğüş eğitimi almış özel tim... Ellerinde kalkanları ile topluca bir duvar örerek durdular karşılarında. Sessizce avına yaklaşıp gözetleyen avcıyı andırıyorlardı. Sonra, birdenbire, salt inançlarını haykıran ve bulundukları yerden geriye çekilmeyen genç guruba karşı acımasız bir saldırı başladı. Kızlı erkekli öğrencileri yıkan polis, yere yıktıkları gençlerin sırtlarına binerek , ters kelepçe uyguladılar , milyonların tanıklığında. Hani kısa süre önce teninin rengi nedeniyle altına aldığı Floyd'un boğazına dizini dayayarak , altındaki yurttaşının "nefes alamıyorum" haykırışına sessiz kalan polis ve arkadaşının bir türlü belleklerimizden sİlemediğimiz fotoğrafları ve o yüzlerine yapışan ifade vardı ya , onu ansıdım. İçim acıdı.
Sonra, olmazsa doğrudan reytingin düşmesine neden olacak gibi bir algı yaratan; aile içi ve kadına karşı şiddetle ilgili bir yeni haber, öncekini unuttururcasına hızla yerini aldı. İçim acıdı.
"Kambersiz düğün olmaz " söylemini haklı çıkarırcasına bu kez al sana siyaset dünyasından bir haber. TBMM'nde temel hak ve özgürlükler ve kişilik haklarını kısıtlayan düzenlemelerin bulunduğu bir yasa teklifi muhalefetin oyları ile reddedildi. Oylamada iktidar partililerin sıraları boştu. AP' nin taht-ı iktidarında ilk kez vuku bulan bu görüntü şok ve şaşkınlık yarattı. Tamam da bu işin bir biçimde düzeltilmesi gerekirdi. Sonra birileri çıkar , millet size bunun için para veriyor, mecliste bulunacaksınız, görevinizi yapmıyorsunuz, diyerek eleştiriler gelir, dahası gelecekte düşledikleri; "Sayın vekilim" le başlayan ikbal beklentileri tehlikeye girerdi. Hem daha geçen gün, Sn. Cumhurbaşkanı; " o iş kolay .Mecliste eller kalkar iner, iş biter" dememiş miydi. Hatadan dönmek erdemdir, denildi. İşte tam da burada Meclis Başkanı kendi ifadesiyle "koşarak" gelip, duruma el koymuş, oylamanın iç tüzüğe aykırı olduğunu söyleyerek, yeniden oylama yapmış, bu kez aynı teklif hazır bulunan iktidar Partisi mensuplarının kalkan, inen elleri ile yanlışlık düzeltilerek hatadan dönüldü. Şimdi oldu, denilirken , içim acıdı…
Korona uygulamaları gibi aç-kapa yapıldı, anlayacağınız. Hoş, bu teklif Anayasa Mahkemesinden daha önce döndüğünden , bu kez usul aykırılıkları da eklemlenerek yine görüşülecek. Olan biteni bize özgü ve traji-komik buldum. Sıkıldım. Ne yapıyorsunuz yahu?.. Bir yığın hastalıkları yüklenmiş ,şunun şurasında bir gıdım ömrümüz kalmış, diye efkarlanırken ne yalan söyleyeyim bu kez içim karıştı. Bir koşu yetiştiğim lavaboda görece rahatlamış olarak benimle birlikte ömrünün sonlarındaki koltuğuma oturduğumda sanki durumum anlaşılmış da, teselli ediliyormuşum gibi algıladığım bir haber dökülmeye başladı , görüntüsü eşliğinde spikerin dudaklarından. " Bu gün dünya kanserliler günü" diyordu, konuşan. Ekranda kadınlı erkekli bir gurup onkoloji uzmanı , beyaz önlükleri üzerlerinde hastahane önünde sıralanmış , fondaki müzik eşliğinde koro halinde " bu da geçer" isimli şarkıyı seslendirdiler, sanatçıları aratmayacak güzellikte. Ekrandaki hekimlerimizin yüzlerinde takılıp kalan inanç ve kararlılığı ve seslendirdikleri şarkının tonlarında saklanmış sevgiyi, insan sevgisini, gördüm. Yaşayarak daha çok güzellikler göreceğimi düşünerek umutlandım. İlk kez içimizi ısıtan böylesi görüntülerin her alanda artmasını dileyerek sağa sola dönüp durmadan derin bir uykuya daldım. Özer Kırca