Anılar3

 

12 Eylül Askeri Darbesinin sıcak günleri. İzmir’in tanınmış varsıl iş insanlarından PM,  akşam saatlerinde  özel yapım aracı ile  Karşıyaka’daki evine  yol alırken , Alsancak Garının  önündeki meydanda,  seyir halindeki Willys marka askerî jeepe çarpar. Çarpma sonucu devrilen araç bir süre sürüklenir. Bu sırada ,  aracın arkasındaki yedek yakıt tankı sürtünmeye bağlı ateş  alır ve üzerindeki   bez  örtünün tutuşması ile alevler bir anda bütün aracı kuşatır. Kentin önemli merkezlerinden birisinde , gündüz vakti meydana gelen olaya müdahale gecikince araç içerisinde bulunan dört Mehmetçik   kurtulamaz ve yanarak can veririler.    

Bu elim olay! nedeniyle iş insanı PM ‘ de  Buca’da bulunan cezaevine kapatılır. Olay, Ülke genelinde uygulanan sıkıyönetim rejimi ve sonradan diplomat olarak yurt dışına gönderilen Sıkı Yönetim Komutanı generalin kanımca kişiliğinden de kaynaklı tutum ve davranışları   nedeniyle geniş yankı bulmuş, PM aleyhine ciddi bir kamuoyu oluşmuştu.  

Önceleri PM' ı özel yaşamından ve iş ilişkilerinden kaynaklı bir dizi hukuki uyuşmazlıkta   temsil ettiğimden  ,  bu olayda da PM' ın avukatlığını  üslendim. Henüz soruşturma iddianameye bağlanmadığından bu  aşamadaki  avukatlığım cezaevi ziyaretleri ile sınırlı kalıyor,   ilgili savcının iddianame düzenlemesini beklerken, bir yandan da zaman ilerledikçe  olayın yarattığı toplumsal ateş bir nebze düşmeye başlar, öfkenin yerini  aklıselim alır diye düşünüyordum. Dört ana kuzusu hayat veda etmişlerdi. Yapacak pek fazla bir şey yoktu. Müvekkilim kusurlu idi. Kaçınılmaz olarak kendisini hukukun içinde bir ceza bekliyordu.

Günler bu şekilde ilerlerken  beklenmeyen bir konuğun ofisimdeki ziyareti ; meslek yaşantımda bu günlere uzanmamda şimdilerde motivasyon diyorlar adeta kırbaç işlevi gördü.  İstanbul Hukuk Fakültesinden Ceza Hukuku hocam; Ord. Prof. Dr. Sahir ERMAN onurlandırmıştı. Düşümde görsem irkilip  yoğun uykumu terk edeceğim  bir buluşmamın şokunda idim. Elini öperek karşıladım. Salonumda oturduğum masa başındaki koltuğa yönlendirdi isem de, “orası senin” deyip , ittirip yerime geçmemi sağladı. İlk sorusu; “ talebem misin ? oldu. Olumlu yanıt alınca , bendeki emeğinin karşılığını  bir acı kahve ile almak istercesine, asistanıma ; “ kızım ben kahveyi sade içerim “ diyerek, kendisine ikramda bulundu. Hocamın yıllar sonra ofisimdeki ziyaretini bir türlü anlamlandıramıyor, biraz merak, biraz şaşkınlık  içerisinde suskun, karşımda kahvesini yudumlarken başladı anlatmaya. Kendisinin ünlü iş insanları, Puro- Fay ve Arı Bisküvileri firmalarının  sahipleri olan “ Akar” kardeşlerin dost ve avukatları olduğunu , müvekkilim PM’ nin de bu insanların dost ve iş ortakları olmaları nedeniyle kendisinden avukat olarak yardım istediklerini ve bu nedenle de bir gün önce İzmir’e gelerek  cezaevinde PM ile görüştüğünü, kendisine , Akar kardeşlerin  talepleri üzerine geldiğini, kabul ederse  avukatı olarak bu olayda yer alacağını bildirmesi  üzerine PM’ nin ; “ hocam size ve dostlarıma teşekkür ediyorum. Buraya kadar zahmetiniz benim için büyük onur. Ancak, büyük ihtimalle sizin öğrenciniz olan ve öteden beri avukatım olan Özer Kırca  şimdilik benim avukatım olarak davada yer alıyor. Kendisine güveniyorum. Ya celladım olup, ipimi çekecek, ya da sehpadan  indirecek. Müsaade ederseniz eksik kaldığı noktalarda yine hocalığını siz yapın” diyerek , bin bir özür ve teşekkürlerle yolcu etmiş , Hocayı.  Hoca da ; kim bu bana ön alan , diyerek , sormuş soruşturmuş ve soluğu ofisim de almış.. Birlikte olalım. Ben sizin yanınızda olayım, şeklinde yalvarmalarıma karşılık olarak  duyduğum sözler meslek yaşantımda  vites yükseltmeme, özgüvenimin tırmanmasına yol açtı. Hocam ; “ ulan hergele , sen olmuşsun. Bundan böyle  İzmir bana turistik gezi olur.” Benim ziyaretimin  nedeni buydu. Hocalığın en büyük  getirisi de meyvelerinin alıcısı olduğunu görmek ve yaşamaktır. Yolun açık olsun. Hadi bana eyvallah”  diyerek , ben O’nun ellerinden, O benim yanaklarımdan öpüp , ayrıldı.

Bir süre sonra açılan davada , kavşağın düzenlenmesindeki hata, askeri aracın arkasında yakıt tankının bulunuşu  - ki bu davadan sonra tüm Yurtta araçların arkasındaki yedek yakıt tankları kaldırıldı.- olayda karşılıklı kusurluluk halinin varlığını ortaya koyduğundan, ölen ana kuzularının ailelerinin  maddi – manevi zararlarının da sanık tarafından karşılanmış olması,  olguları birlikte değerlendirilerek, ceza paraya dönüştürülerek sanık tahliye edildi. Doğal olarak kararı Hocamla paylaştım ve bir aferin daha aldım. İlerleyen süreçte birkaç davada birlikte duruşmak onurunu  yaşadım. Umarım o yaşanmışlıkları da bir gün paylaşırım. Özer KIRCA

Kırca Hukuk Bürosu
Tüm Hakları Saklıdır ©