POTPORİ
POTPORİ
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan ; Kültür Varlıklarıyla İlgili 110 no’lu ilke kararı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Koruma Bölge Kurullarınca ; koruncak yeri kalmamış kültür varlığının yıkılacak şekilde tehlikeli olmasının tespiti durumunda, yıkılarak yeniden yapılmasının önü açılıyor.
Böylelikle; Anadolu’nun dört bir yanında binlerce yıl öncesi uygarlıklardan günümüze kendi hallerinde, zamana direnerek yaşamlarını sürdüren , kimsesizlerin ve bağımlıların yurdu olmuş , harabeye dönmüş eserler , “yeniden” özellikleri korunarak yaşama dönecekler. Batı toplumlarında sıkça örneklerini gördüğümüz , kaynağını “Geçmişi yaşatma ülküsü ‘“ nden alan “kültür” ün bir yansıması. Umarım ,” rant kapısı, AVM ve KULE alanları yaratma amacı ile hukuki zemin hazırlama girişimi” gibi eleştirilere kapı aralamadan gerçekleşir.
Bir süre önce , İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Sn. UÇAR, HSK.’ na gönderdiği ihbar başvurusunda, Anadolu Adliyesindeki bazı hakimlerin (!) , rüşvet aldığını , iş takibi ve usulsüzlük yaptığını bildirmiş, haber kamu oyunda ve sosyal medyada geniş yankı bulmuştu. Gündemi saat başı değişen bir ülkenin insanları olarak haberin ardını izleyemedik. Belleklerden silindi, gitti. Yine, Başsavcı olarak görev yaptığı Ankara Adliyesinde açılan “ Yaz Kuran Kursu” ile ismi gündeme gele Sn. AKÇA – ki sanırım tepkilerden olsa gerek , kurs açılmamış ve Sn. Başsavcı hakkında herhangi bir soruşturma da başlatılmamıştı- ile, Sudi gazeteci Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin soruşturmanın ülkesine devredilmesine yapılan itirazın reddine karar veren yargıç Adalet Bakan yardımcısı Sn. YILMAZ , HSK tarafından boş bulunan Yargıtay üyeliklerine atandılar. Kendilerine adalete verecekleri hizmet ve katkıları dolayısıyla teşekkür eder, başarılar dilerim.
İstanbul Maltepe Belediyesi üç yıldır “ İstasyon “ adında bir dergi çıkarıyor. Dergi, yerelden haberler verirken ,öbür yandan da her biri ülkemin yüz akı yazar çizeri ve sanatçısının buluştuğu, bu dönemde sayıları pek az kaliteli bir edebi dergi işlevini de başarıyla sürdürüyor. Başta Belediye Başkanı olmak üzere emeği geçen her kese kocaman bir teşekkür.
Maltepe Belediyesince Derginin üçüncü yılı nedeniyle gerçekleştirilen etkinliğe alanlarında isimleri ilk sıralarda anılan ulusal ve ulyuslararası düzeyde tanınırlığı ve saygınlıkları olan sanatçılar da konuk olarak katılmış ve kendilerine , “ yılın eni” başlığında sunulan ödülleri kabul seremonisinde , kısa ve fakat etkileyici birer teşekkür konuşması yapmışlar. Haber kanalları arasında yaptığım kısa gezinti sırasında tanık oldum bu törene. Yaşadığımız onca hır gür, sıkıcı , karanlık ortamda kısa süreliğine olsa da içim aydınlandı. Bu haber ve görüntü de belleğimdeki yerini başka gündemle değiştirmek üzere iken, Zeynep ORAL’ın köşesindeki anlatımı bana da yazının sonundaki gibi “ Hay Allah ! ” şaşkınlığını tekrarlattı. Oral’ın eleştirel ve bir o kadar da ironik yazısı son dönemlerde unuttuğum kahkaha atmayı hatırlattı ve yüksek perdeden salıverdim kendimi. Kısaca şöyle diyor köşesinde Oral; “ .. ve bu ortamda , yaşını başını almış koskoca bir devlet adamı, üstelik hükümet ortağı , üstelik “Şahsım Devleti” nin sağ kolu , Sayın Bahçeli işi gücü bırakmış, bu ülkenin en değerli düşünür, yazar , besteci, aydın sanatçılarından olan Zülfü Livaneli’ye verip veriştiriyor.
Neymiş İstasyon Dergisinin 3. Yıldönümünde düzenlenen muhteşem törende Zülfü Livanelinin söylediği kimi cümleler Bahçelinin hoşuna gitmemiş.
Bahçeli titreyen sesiyle her gün başka bir konuda kükremek zorunda hissediyor kendini . Adeta bundan besleniyor. Diyor ki ; Bunlar Türkiye karşıtlığında buluşan millete en ağır hareketleri reva gören, sandığı küçümseyen yeni yetme , yobaz zihniyetlerdir. Millete gerici demek küfürdür millete gerici demek, Türkiye ye geriden bakmaktır. Millete gerici demek , su katılmamış soysuzluktur;
Hoppala! Bu cümlelerin neresini nasıl düzeltirsin ki ! Nasıl ciddiye alabilirsin ki !Türkiye’ nin yarısından çoğu bu hükümetin Cumhuriyet tarihimizin en gerici hükümeti diye niteliyor. Hepsini yobaz, soysuz! Gerici dediğimiz “ millet” değil, bir “ zihniyet! ” . Eğitimdeki duruma bakın, adalet sistemine bakın, Anayasayı yok saymaya bakın, gericiliğin daniskası… “ Şeklinde akıp gidiyor, yazı.
Açıkçası, yeni yetme ve yobaz yaftalamaları ile Livaneli nasıl yan yana gelir? Çözemedim. Sayın Bahçeli de bilirler ki; bu ülkede Bahçeli tanınmazken, Livaneli ismi bilinir ve tanınırdı. Ailenin halk nezdindeki saygınlığının yanı sıra, oğulları Zülfü ‘ besteleri ile milyonların ağızlarında gök yüzünü aydınlatıp barışa ve özgürlüğe giden köprüleri çoktan kurmuş, efsane olmuşken, bu insan nasıl yeni yetme olur ? Anlayabilmiş değilim. Yaşamımızın bir döneminde üstlendiğimiz görevler nedeniyle insanlar bir süre ismimizden söz edilebilir. Ama salt bu durum övgüyü ve saygınlığı getirmez. Rahmetli Çetin ALTAN’ın “ önemli insan -mühim insan- ikilemi tam da bunu anlatıyor. Bir bakışa göre canlıların yaşama gelişlerindeki nedenlerin ilk sırasında sayılan “neslin bekâsını temin” işlevi daha çok bireysel bir nitelik taşır. Asıl olan ; uçsuz bucaksız zaman kavramı içerisinde bıraktıkları ile yüz yıllarca sürüp giden bir isme sahip olmaktır. Üzerinden çağlar geçse de o isimler yaşıyorlar ve hep yaşayacaklar.İnsanlık tarihinde , devlet başkanları , siyasetçiler , krallar, kraliçeler ve daha niceleri kendilerinden öncekiler ve sonrakiler gibi unutulmak bile değil, yok olup gittiler. Ama , milyonların sesi olmuş gönüllerinde yer edinmiş Livaneli ve benzerleri, milyonların sesi olup, yer küreyi aydınlatmaya devam edecekler. Böylesi düşüncelere dalmışken Sn. ORAL’ın köşesine döndüğümde yazı “NOT” başlığı sonlandıilrmış. Şöyle diyor ORAL ; “ Bu yazıyı yazarken babam/ dedem yaşında sandığımız Devlet Bahçeli’nin yaşına bakayım dedim. ( aile terbiyem, yaşlıları sakın üzme der! ) çok şaşırdım: meğer benden iki yaş küçükmüş! Hay Allah!” . İşte bu son cümleden sonra ben de tutamadım, koyuverdim kopçaları. HAY ALLAH!!!.. Gülmek iyi gelirmiş…. Sen çok yaşa Zeynep ORAL..